Allianz tarafından yayımlanan “İklim Krizi ve Kurumsal Değerleme Raporu”nda, yatırımcıların, sürdürülebilir bir ekonomiye geçişin yol açtığı dönüşümlerden ve iklim olaylarının doğrudan yarattığı etkilerden doğan risklerle yüz yüze olduğu belirtildi. Raporda, iklim politikalarındaki değişiklikler, piyasa dinamiklerindeki dalgalanmalar ve teknolojik yenilikler geçiş sürecindeki en büyük belirsizlikler olarak gösterildi. Öte yandan, aşırı hava olayları, deniz seviyelerindeki yükseliş, uzun süreli kuraklık ve üretkenlik kayıpları da şirketler için ciddi tehditler arasında yer aldı.
Bu risklerin birleşmesi, birçok sektörde şirketlerin varlık değerlerinde büyük kayıplara yol açarak iş sürekliliğini tehlikeye atabilir. Allianz, özellikle iklim krizine uyum sağlayamayan sektörlerin değer kaybının hızlanacağına dikkat çekti.
GAYRİMENKUL, OTOMOTİV VE TARIM SEKTÖRLERİ TEHDİT ALTINDA
Raporda, gayrimenkul, tarım, otomotiv ve ağır sanayi sektörlerinin, daha sıkı çevre standartları ve artan operasyonel maliyetler nedeniyle en savunmasız alanlar olduğu belirtiliyor. Avrupa’da yapılan değerlendirmelere göre, gayrimenkul sektöründe şirket değerlemelerinde yüzde 40’a varan kayıplar yaşanabileceği öngörüldü.
Buna karşın, teknoloji ve sağlık sektörleri, iklim krizine karşı daha dayanıklı bir yapıya sahip. Raporda, bu sektörlerin hem ABD’de hem de Avrupa’da tüm iklim geçiş senaryolarında güçlü konumlarını koruduğu ifade ediliyor. Enerji sektörü ise sıkı düzenlemeler ve operasyonel maliyet artışları nedeniyle en fazla kırılganlık gösteren alanlardan biri olarak öne çıktı.
UZUN VADELİ STRATEJİLER ÖNEMLİ
Allianz’ın raporuna göre, yatırımcıların uzun vadeli varlık değerlerini koruyabilmesi için proaktif risk yönetimi stratejileri geliştirmesi gerekiyor. Şirketler, kapsamlı senaryo analizleri yaparak ve uygulanabilir stratejileri erken benimseyerek iklim krizinin getirdiği olumsuz etkileri azaltabilir.
Raporda, yatırımcıların portföylerini iklim politikalarına ve piyasa koşullarına hızla uyarlayarak hem olası zararları en aza indirebileceği hem de büyüyen yeşil ekonominin sunduğu fırsatlardan faydalanabileceği belirtiliyor. “Net Sıfır 2050” senaryosu, birçok sektör için geçiş sürecinde kısa vadeli değer kayıplarına yol açsa da uzun vadede ekonomik dayanıklılığı artırıyor. Özellikle sağlık ve zorunlu tüketim malları sektörleri, uzun vadede en dirençli sektörler arasında yer aldı.
Allianz, şirketlerin ve yatırımcıların iklim değişikliğine karşı önlem almasının yalnızca kârlılık açısından değil, iş sürekliliği ve güvenlik açısından da kritik bir öneme sahip olduğuna dikkat çekti.

